Hiç mi kötü günüm olamaz benim, hiç mi kalkamam yatağımın solundan ?! Onca servetin içerisinde olduğuma göre hep Marilyn Monroe bakışımı atmalı ve ‘gülücükler’ dağıtmalıyım çevreme değil mi ?! Hiç mi korkularım olamaz benim, hiç mi korkamam hiçbir şeyden ? Hiç mi çekinemem bir şeylerden yada bazılarınızdan ? Hiç mi utanamam birilerinden ?
Kızmamam, küsmemem, kırılmamam, darılmamam, öfkelenmemem, sinirlenmemem, sövmemem, küfretmemem gerekir değil mi ? Cesur, yürekli, açık seçik olmalı ; sözümü, hayatımın en ince detaylarını ve vücudumun her kıvrımını esirgememeliyim sizlerden değil mi ?
Asla ve asla bükülemez boynum değil mi ? Hep asil ve dimdik durmalıyım öyle mi ? Şık, markalı ve pahalı kıyafetlerimin içinde yıldızlar kadar – ne yıldızı ! Güneş kadar !! - parlak görülmeliyim değil mi ? Altımda mutlaka lüks bir spor kırmızı otomobil – veya deri koltuklu siyah bir Jeep - olmalı ve gece yarıları her türlü pisliğin içeride malı götürdüğü bir bardan sabaha karşı çıkıp , bardayken tanıştığım ve alkolün etkisiyle biraz da seviştiğim bir avuç orospuyu otomobilin içine atıp ‘bir kare fotoğrafımı çekmek için o saate kadar beni bekleyen magazin basını ordusundan ve gözümün dibine kadar sokulan kameralardan kaçmalıyım değil mi ? Sonra da adımın çıktığı ‘orospunun magazin basınınca tanınmış olanlarından’ bir tanesinin ‘sadece benim arkadaşım’ olduğu demecini verip gazete sütunlarındaki resimlerimin yanında aynı konudaki hassasiyetimin altını çizerek belirtmeliyim değil mi ?
Bir damlacık olsun akmamalı mı gözyaşlarım ? Hıçkıra hıçkıra ağlamamalıyım değil mi hiçbir zaman ? Öyle ya ağlamak zayıflığın simgesi ! Ağlamak halkın yıllardır ‘politikacılar’ ve onların türevleri tarafından sevdirile sevdirile ve artık seve seve yaptığı iş ... Ben ise, bizler ise, bizim gibiler ise ; halka yön veren, halka önder olan, halkın isteklerini ve yaşayışlarını sanatımızla birilerine duyurmaya çabalayan, halktan gelen ve halkın gönlünde taht kuranlar olarak cumartesi eklerine ‘halktan biriyim’ mesajları vermeli ancak insanlık dışı yaşamalı ve robotlaşmalıyım değil mi ?
Üzülmemeliyim, yıkılmamalıyım, yorulmamalıyım, eğilmemeliyim, bükülmemeliyim, sevdalanmamalıyım, öpüşmemeliyim, sevişmemeliyim değil mi ?! Cinsel hazlarım olmamalı; beni insansı güdülerim yönlendirmemeli öyle mi ? Sevgilim olmamalı, olması için de imkanım olmamalı değil mi ? Sevgilim varsa ve şöhret olmadan önce tanımışsam onu ani bir boşanma davasıyla tek celsede boşamalı, sevgilim asla meslektaşım olmamalı, olur da bir sevdiğim olursa yanlışlıkla ve o beni aldatırsa ‘fedakar’ rolü yapıp alttan almalıyım , halktaki imajımı bozmamak için de aldatmamalıyım öyle mi ? Yani hem olduğum gibi olmalı , hem de olduğumdan farklı birisi gibi davranmalıyım değil mi ?
Bu iğrenç piyasada her daim var olabilmek için, hayranlık dolu bakışların her daim üzerimde olması için, elde ettiğimiz bu tahtı kaybetmememiz için, sahte sevenlerin ve çıkarcıların çevremizde de kalması için, adımın ölümsüz bir şarkı gibi anılması için ‘kusursuzum’ , ‘işveli ve cilveliyim’ , ‘seksiyim’ , ‘mükemmelim’ , ‘bu alemde bir numarayım’ , ‘bir eşim benzerim daha yok’ taklidi mi yapmalıyım illa ki ?
Tabi ya ; nasıl unuturum, nasıl atlarım ben bu detayı ! Beni sizler yarattınız !!! Sizlere çok şey borçluyum ! Sizler olmasaydınız ben buralarda olmazdım ...Yetenek, eğitim, çalışmak, itina göstermek, bir sanat eseri ortaya koymak için dişinden tırnağından artırmak, gerektiğinde tabularını bile yıkıp kendimi bile karşıma almak, onca kirliliğin içinde inadına beyaz olmak gerekmiyor zaten sanatçı olabilmek için . Yoldan geçen simitçi de yapardı benim bu güne dek yaptığım tüm işleri ama sizler beni o caddedeki kaldırımlardan alıp yedi kat gökte bir yıldız yaptınız ... Bununla da yetinmeyip birbirinden açık saçık ve bazen ahlaksızlık boyutlarındaki resimlerimi şehirlerinizin duvarlarına, odalarınızın en güzel yerlerine astınız . Günde en az on defa ayrı kanallarda izlediniz aynı haberimi .Gazetelerinizin yanında verilen eklerdeki sütunlarda beni okudunuz, internetten iç çamaşırımın renginden benim bile haberim olmadığı halde yattığım kadınla nerede, ne zaman, neler yaptığıma kadar her şeyi öğrendiniz ...
Deli gibi sevmek sanatımla aşkı bulan sokaktaki aşığın, aşkı yansıtıp aşktan hep uzak olmak ve doğru dürüst ilişki kuramamak benim gibilerin işi ! Bir çay bahçesinde oturup dostlarınla demli bir çay içmek gezmeye çıkmış sıradan insanların; menajerlerimle, ışıkçılarımla dur duraksız çalışıp dinlenmemek benim gibilerin işi !
Yaratılan eğlenmeli gönlünce, karışmalı kalabalıklara ; Yaratan’a ise yalnızlık mahsus değil mi ? Ben şu uçsuz bucaksız gökteki en parlak yıldızım ve hep orada kalmalıyım . Bunun içinse bu oyunu medya patronlarının ceplerini doldurmak için ve ülkemizdeki gerçeklerin görülmesindense halkın saçma şeylerle uyutulması için ‘birilerinin’ yazdığı, siz halkın da istediğinizi sandığınız kurallara göre oynamalıyım değil mi ?
Zeus asla istememeliydi İo’yu ,
Aşil’in ise olmamalıydı lanet olası zayıf topuğu ,
İskender gerçek ve tam bir erkek olmalı
Sezar ise yakışıklı ve güçlü bir kral olarak kalmalıydı değil mi ?
Öyle ya ; sizlere göre ilahlar hep ilah olarak kalmalı ! İlahlaşanlar da ...
Kızmamam, küsmemem, kırılmamam, darılmamam, öfkelenmemem, sinirlenmemem, sövmemem, küfretmemem gerekir değil mi ? Cesur, yürekli, açık seçik olmalı ; sözümü, hayatımın en ince detaylarını ve vücudumun her kıvrımını esirgememeliyim sizlerden değil mi ?
Asla ve asla bükülemez boynum değil mi ? Hep asil ve dimdik durmalıyım öyle mi ? Şık, markalı ve pahalı kıyafetlerimin içinde yıldızlar kadar – ne yıldızı ! Güneş kadar !! - parlak görülmeliyim değil mi ? Altımda mutlaka lüks bir spor kırmızı otomobil – veya deri koltuklu siyah bir Jeep - olmalı ve gece yarıları her türlü pisliğin içeride malı götürdüğü bir bardan sabaha karşı çıkıp , bardayken tanıştığım ve alkolün etkisiyle biraz da seviştiğim bir avuç orospuyu otomobilin içine atıp ‘bir kare fotoğrafımı çekmek için o saate kadar beni bekleyen magazin basını ordusundan ve gözümün dibine kadar sokulan kameralardan kaçmalıyım değil mi ? Sonra da adımın çıktığı ‘orospunun magazin basınınca tanınmış olanlarından’ bir tanesinin ‘sadece benim arkadaşım’ olduğu demecini verip gazete sütunlarındaki resimlerimin yanında aynı konudaki hassasiyetimin altını çizerek belirtmeliyim değil mi ?
Bir damlacık olsun akmamalı mı gözyaşlarım ? Hıçkıra hıçkıra ağlamamalıyım değil mi hiçbir zaman ? Öyle ya ağlamak zayıflığın simgesi ! Ağlamak halkın yıllardır ‘politikacılar’ ve onların türevleri tarafından sevdirile sevdirile ve artık seve seve yaptığı iş ... Ben ise, bizler ise, bizim gibiler ise ; halka yön veren, halka önder olan, halkın isteklerini ve yaşayışlarını sanatımızla birilerine duyurmaya çabalayan, halktan gelen ve halkın gönlünde taht kuranlar olarak cumartesi eklerine ‘halktan biriyim’ mesajları vermeli ancak insanlık dışı yaşamalı ve robotlaşmalıyım değil mi ?
Üzülmemeliyim, yıkılmamalıyım, yorulmamalıyım, eğilmemeliyim, bükülmemeliyim, sevdalanmamalıyım, öpüşmemeliyim, sevişmemeliyim değil mi ?! Cinsel hazlarım olmamalı; beni insansı güdülerim yönlendirmemeli öyle mi ? Sevgilim olmamalı, olması için de imkanım olmamalı değil mi ? Sevgilim varsa ve şöhret olmadan önce tanımışsam onu ani bir boşanma davasıyla tek celsede boşamalı, sevgilim asla meslektaşım olmamalı, olur da bir sevdiğim olursa yanlışlıkla ve o beni aldatırsa ‘fedakar’ rolü yapıp alttan almalıyım , halktaki imajımı bozmamak için de aldatmamalıyım öyle mi ? Yani hem olduğum gibi olmalı , hem de olduğumdan farklı birisi gibi davranmalıyım değil mi ?
Bu iğrenç piyasada her daim var olabilmek için, hayranlık dolu bakışların her daim üzerimde olması için, elde ettiğimiz bu tahtı kaybetmememiz için, sahte sevenlerin ve çıkarcıların çevremizde de kalması için, adımın ölümsüz bir şarkı gibi anılması için ‘kusursuzum’ , ‘işveli ve cilveliyim’ , ‘seksiyim’ , ‘mükemmelim’ , ‘bu alemde bir numarayım’ , ‘bir eşim benzerim daha yok’ taklidi mi yapmalıyım illa ki ?
Tabi ya ; nasıl unuturum, nasıl atlarım ben bu detayı ! Beni sizler yarattınız !!! Sizlere çok şey borçluyum ! Sizler olmasaydınız ben buralarda olmazdım ...Yetenek, eğitim, çalışmak, itina göstermek, bir sanat eseri ortaya koymak için dişinden tırnağından artırmak, gerektiğinde tabularını bile yıkıp kendimi bile karşıma almak, onca kirliliğin içinde inadına beyaz olmak gerekmiyor zaten sanatçı olabilmek için . Yoldan geçen simitçi de yapardı benim bu güne dek yaptığım tüm işleri ama sizler beni o caddedeki kaldırımlardan alıp yedi kat gökte bir yıldız yaptınız ... Bununla da yetinmeyip birbirinden açık saçık ve bazen ahlaksızlık boyutlarındaki resimlerimi şehirlerinizin duvarlarına, odalarınızın en güzel yerlerine astınız . Günde en az on defa ayrı kanallarda izlediniz aynı haberimi .Gazetelerinizin yanında verilen eklerdeki sütunlarda beni okudunuz, internetten iç çamaşırımın renginden benim bile haberim olmadığı halde yattığım kadınla nerede, ne zaman, neler yaptığıma kadar her şeyi öğrendiniz ...
Deli gibi sevmek sanatımla aşkı bulan sokaktaki aşığın, aşkı yansıtıp aşktan hep uzak olmak ve doğru dürüst ilişki kuramamak benim gibilerin işi ! Bir çay bahçesinde oturup dostlarınla demli bir çay içmek gezmeye çıkmış sıradan insanların; menajerlerimle, ışıkçılarımla dur duraksız çalışıp dinlenmemek benim gibilerin işi !
Yaratılan eğlenmeli gönlünce, karışmalı kalabalıklara ; Yaratan’a ise yalnızlık mahsus değil mi ? Ben şu uçsuz bucaksız gökteki en parlak yıldızım ve hep orada kalmalıyım . Bunun içinse bu oyunu medya patronlarının ceplerini doldurmak için ve ülkemizdeki gerçeklerin görülmesindense halkın saçma şeylerle uyutulması için ‘birilerinin’ yazdığı, siz halkın da istediğinizi sandığınız kurallara göre oynamalıyım değil mi ?
Zeus asla istememeliydi İo’yu ,
Aşil’in ise olmamalıydı lanet olası zayıf topuğu ,
İskender gerçek ve tam bir erkek olmalı
Sezar ise yakışıklı ve güçlü bir kral olarak kalmalıydı değil mi ?
Öyle ya ; sizlere göre ilahlar hep ilah olarak kalmalı ! İlahlaşanlar da ...
0 yorum:
Yorum Gönder